İKONOKLAZMA
GİRİŞ
İkonoklazma 8.yy ilk çeyreğinden itibaren
ortaya çıkıp 9.yy ortalarına kadar süre gelen bir dönemdir. Türkçe karşılığı
tasvir kırıcılık olarak adlandırılan bu mevzu Bizans tarihinin en önemli
meselelerinden biridir. Yaşanan olaylar ve etkileri sadece ortaya çıktığı
dönemi değil öncesini ve sonrasını kapsamaktadır. Daha çok bu dönem olayları
üzerinde duracak olsam da öncesi ve Bizans’ı bu sürece iten nedenleri de göz
önünde bulunduracağım.
Hıristiyanlık uzun yıllar
paganizmle mücadele etmiştir ancak onun adetlerinden arınamamıştır. Çeşitli
tasvirlere saygı gösterme, mum ve tütsü yakma gibi çeşitli putperest adetler
Hıristiyanlığa uyarlanmıştır. Ostrogorsky’nin belirttiği üzere, “Hıristiyan
Bizans ne putperest sanatından ne de putperest hikmetinden nefret eder… Grek
kültürü, bütün devreleri için onların fikir hayatlarının temeli olarak
kalmıştır.” (ÇOBAN, Bekir Zahir, 2008, s.123 – 124)
Bizans Hıristiyanlığın’ın ilk
tasvirlerinin ortaya çıkışı olarak IV.yy Konstansinopolis’i gösterilebilir.
Dolayısıyla ikona karşıtlığı da sadece III.Leon’a mal edilemez. Henüz Roma
dönemi Hıristiyanlığın da bile tartışma konusu olan ikonaların, Konstantin
başkentinde yaygınlaşmasıya anında benimsendiği düşünülemez. Çeşitli dönemlerde
ikonalara karşı öfkenin oluştuğu, VI.yy’da Urfa ve ve Antakya da ikonaların
tahrip edildiği bilinmektedir.
İkonoklast düşüncenin temelini
IV. Ökümenik konsile dayandırmak gerekir. Bu konsilden sonra ortaya çıkan
monofizit inanç sistemi yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş ve ikonoklazmanın
doğumuna sebebiyet vermiştir. VIII.yy’a kadar artçılarını gösteren bu düşünce
İmparator Philippicos Bandares’le bir tehdit haline gelmiş ve III.Leon’un da
açıkça destek verip yaptırımlar uygulamasıyla büyük bir depreme sebebiyet
vermiştir.
Bizans dönemine ait en nezih
sanatsal verilerin yok edildiği bu süreç kendi içinde de I. ve II. İkonoklazma
dönemi olarak ayrılmıştır. II. İkonoklazma dönemininde III.Leon’un adaşı V.Leon
tarafından gerçekleştirilmesi ilginçtir. Daha ilginç olanı ise bu iki
imparatorun da doğu asıllı olmasıdır.[1] Monofizit
inanç sistemi ve ikonoklazma ile Doğu’nun ilişkisi tartışılmazdır. Bulunduğumuz
coğrafyanın hiç bitmeyen mevzusu Doğu – Batı ilişkisi Bizans’ta dahi süregelmiş
ve kendini bu şekilde göstermiştir.
İkonoklazma ne tek başına bir
dinin meselesidir ne de sadece sanat tarihinin bir hüznü.. İkonoklazma
içersinde kültürel, siyasi, dini ve ekonomik bir çok sebebin bulunduğu bir
süreçtir. Bu süreç sonunda elbette ki birileri kazanmış, birileri kaybetmiştir.
Toplumun hemen hemen her kesiminin bir fikir ortaya koyduğu ve en hassas olduğu
konu üzerinden türetilmiş ve kendince haklı sebeplere oturtulmuş toplumsal bir
dramdır. Tarafsız bir gözle bakıldığında “Bizans’ın ayıbı” olarak görülen bu
mevzu aslında çok yanlış temeller üzerine oturtulmamış ve dönemin şartları içerisinde
çokta haksız bir fikirmiş izlenimi vermemekte.
Az önce belirttiğim gibi monofizit düşünce temelinde oluşan bu süreç’in
en haklı dayanağı Eski Ahit'teki On Emir'den ikincisidir.[2]
[1] III.Leon, Isauralı olarak tanınırdı, kökeni Kommagene
bölgesinde ki eski Roma şehri Germenicia’ya
(Maraş) dayanıyordu. V.Leon ise Ermeni asıllıydı.
[2] “Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın,
yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara
eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.” (http://tr.wikipedia.org/wiki/On_Emir,
21.03.15)
2.DİN VE
DEVLET
Bizans İmparatorluğun da ki
temel çatışma unsuru bir sosyal statü unsurundan ziyade daha çok devlet ile
kilise arasında gerçekleşmiş ve yüzyıllar boyunca bu çatışma durmak bilmeksizin
devam etmiştir. Devlet uzun süre feodalleşmenin önünde durmakla beraber
kilisenin yetkilerini ve sorumluluklarını sınırlandırmaya çalışmıştır. Bizansın
temel iç meselesi Ortodoksluk ve yerel patriklerin ortaya attığı fikirler
olagelmiştir. Bizans dönemi en önemli dini merkezler Roma, İstanbul, Antakya ve
İskenderiye’dir. Bu bölgelerden çıkan patrikler her zaman bir rekabet içerisinde
olmuş ve dini meselelerin siyasetin bir numaralı gündem maddesi olmasına neden
olmuştur. Bu nedendir ki imparatorlar çoğu zaman dini bir kimliğe bürünmüş, bir
taraf tutmuş ve hatta öğretiyle ilgili kararlar almıştır. İmparatorun emriyle Ekümenik
Konsiller toplanış ve ruhbanların tek bir fikirde toplanması amacıyla yoğun
çabalar harcanmıştır. İmparatorun hangi fikirden yana görüş bildireceğini
inançtan çok inancın arkasında ki destek belirlemiştir.
Patrikler arasında ki temel
sorun İsa’nın doğasıyla ilgilidir. Tartışma IV. Ekümenik konsile
dayandırılamaktadır. Bu konsilde İsa’nın çift doğalı olduğu yani tanrı ve insan
özelliklerinin ayrı ayrı var olduğu fikri kabul edilmiştir. Bu görüş en büyük
desteğini tartışmasız İmparator I.Justinianus’tan almış ve zamanla Ortodoks’luk
mezhebine evrilmiştir. Antakya piskoposluğu bu fikre karşı çıkmış ve monofizit
düşünceyi benimsemiştir. Bu görüş İsa’nın hem tanrı hemde insan formunun aynı
anda tek bünyede topladığını savunur ve zaman zaman bazı İmparatorlar bu fikre
destek verse de genellikle kendilerine karşı çıkılmış ve yoğun baskı altında
kalmışlardır. Genel olarak Ortodoksluk; Balkanlar ve Batı Anadolu da,
Monofizitlik; Doğu Anadolu (Ermenistan), Suriye ve Mısır’da yaygınlaşmıştır.
İKONOKLAZMA
3.1 I.İKONOKLAZMA
DÖNEMİ
Altıncı yüzyıl ile yedinci
yüzyılda imparatorluğun varlığını tehdit eden en önemli unsur yönetimdeki
istikrarsızlık idi. Karanlık çağ diye adlandırılan bu dönemde Bizans mali ve
askeri bakımdan çökmüş ve üstüne üstelik doğuda İranlılarla, kuzey ve
kuzeybatıda Slavlar, Bulgarlar ve Avarlarla, batıda ise Roma’yı istila eden
Lombardlarla sorunları vardı. (Levtchenko, 2007, 118 – 119)
Araplarla mücadeleler sonucu
Bizans Doğu topraklarının büyük bir bölümünü kaybetti. İmparatorluk makamının
sahibi sürekli değişiyordu. Bunlara rağmen kilise hala güçlü ve zengin bir
konumdaydı. Dolayısıyla bu durum kilisenin gücünü daha da arttırdı ve
imparatorlar kiliseyle daha sert bir mücadeleye girmek durumunda kaldı. Böyle
bir dönemde tahta çıkan III.Leon adını Bizans tarihine yazmak istedi ve bir çok
başarısına rağmen en karanlık lekesi; İkonoklazma ile hatırlanıcaktı.
İkonoklazmanın ilk belirtileri
Ermeni asıllı Philippicos Bardanes döneminde ortaya çıktı. Daha öncesinde de
ikona karşıtı monofizitler vardı ancak imparatordan korktukları için çok fazla
ses çıkaramazlardı. Bardanes ise monofizitliğe meylediyordu ancak bunu
olabildiğince gizlemeye çalışmıştı. VI. Ökümenik konsilin kararlarını reddetti
ve bu konsili tasvir eden resimleri ve Milion Kapısında ki yazılı levhayı kaldırttı. Papa Konstantinus
buna büyük bir tepki gösterdi ve misilleme olarak Aziz Petrus Bazilikasının
duvarlarına konsilleri betimleyen resimler yaptırdı. Bu Papa ve İmparator
arasında ki ilk sürtüşme pek tabi ki değildi ancak ikona açısından yaklaşınca
ikonoklazmanın kıvılcımları olarak kabullenildi. Neyse ki 713 yılında Bardanes tahtta on dokuz ay
kaldıktan sonra askerleri tarafından gözleri çıkarılarak öldürüldü.
Yine bir darbeyle son bulan kısa bir II.Anastasius döneminden sonra
tahta III. Thedosius çıktı. III.Thedosius’la ilgili bizi ilgilendiren kısım
Leon ile ilgilidir. İkonoklazmanın imparatoru Leon ilk olarak karşımıza bu
dönemde çıkar. Anadolu’nun valisiyken Arap’larla kurduğu iyi ilişkilerin
sonucunda kendisinde isyan edecek gücü buldu ve Konstantinopolis’i kuşattı. 717
yılında III.Thedosius, oğulları ve kendisinin hayatları garanti altına alınırsa
tahtı bırakabileceğini söyledi. Bundan sonra yeni imparator III.Leon olacaktı.
Leon dönemi siyasi olaylarına
çok fazla değinmeye gerek görmüyorum. Leon hem mali hem de askeri konularda
oldukça başarılı bir imparatordu ve İkonoklazma yaşanmasaydı büyük ihtimal
saygıyla anılacaktı. Leon’un tahta çıktığı ilk yıllarda ne kadar monofizit
olduğu tartışmalıdır. Konstantinopolis kuşatması sırasında Hodegetria Meryem
portresini surlar boyunca dolaştırtığı ve halkı böyle motive ettiği rivayet
edilir. Bu durum ikonalara karşı duruşunun papazların baskısı sonucu ortaya
çıktığını düşündürmektedir. Artık Leon
ikonodüllerin (İkona yücelteneler) Musa’nın Emirlerine karşı geldiklerini
düşünüyordu.
Leon’un resmen ikonoklazmayı
başlattığı olay ise tartışmasız Khalke kapısı levhalarının üzerinde ki
imparator mozaik ve heykellerin tahrip edilmesidir. Procopius bize bunu; “uzun
kemerli bir binaydı. İçi çok renkli mermer levhalarla kaplıydı ve üzerinde
Justinianus ve Belisarius’un zaferlerini ve İtalya’da ve Libya’nın çeşitli şehirlerini
ele geçirişlerini tasvir eden bir dizi mozaik yer almaktaydı. Ortasını tamamen
kaplayan mozaikte imparator ve Theodora’nın önlerinde bağlanmış olarak duran
Got ve Vandal Kralları ve her iki yanlarında vakarla dikilen senatoyla birlikte
resmedilmişti. Duvarda boylu boyunca kadim imparatorların ; dışardan binaya
adını veren muazzan tunçtan kapıların üstünde İsa’nın kocaman, altından bir
ikonu yükselmekteydi.” diyerek tarif eder.[3] Bu olaya
halk büyük tepki göstermiştir. Kutsal
nesnelere yapılan bu saygısızlık haberi yayıldıkça halk daha çok öfkelendi ve
askeri ayaklanmalar baş gösterdi. Bu
hareketten tek memnun olan Doğulu piskoposlar olduğu aşikardı ancak Batılı Papa
ve tebaası öfkelerini açıkça ortaya koymuştu. Batıda olaylar o kadar büyümüştü
ki Venedikliler kendi imparatorlarını seçip bağımsızlıklarını dahi ilan
ettiler.
Leon kararından hiçbir şekilde
geri dönmüyordu. Daha ortada ferman yokken sadece Khalke kapısı üzerinde ki
ikonaların yıkılması bile halkı isyana getirmişti ancak Leon yetinmemişti. 3
yıl boyunca hem Doğu hem de Batı piskoposluklarıyla orta yolu bulmaya çalıştı
ancak bunu başaramadı. Bunun üzerine 730 yılında ikonalara karşı ilk ve son
fermanını çıkardı. Tüm kutsal tasvirler imha edilecek ve karşı çıkanlar
cezalandırılacaktı. Doğuda keşişler kutsal ikonaları bir şekilde saklamaya
çalışırken, batıda Papa Gregorius iki
mektupla Leon’a tepki gösterdi ve ikona düşmanlığını mahkum etti. Leon 18
Haziran 741’de öldüğünde ardında, Arap düşmanlarına karşı nihayet güven içinde
olmakla birlikte, tarihte hiç olmadığı kadar umutsuzca bölünmüş bir imparatorluk
bırakacaktı. (NORWICH, John Julius, 2013, s.290)
[3] NORWICH,
John Julius, Bizans I Erken Dönem(Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), s.289, Kabalcı
Kitapevi, 2013
Tahta oğlu Konstantinos
Kopronymos’un geçmesi de ikonoklazmanın seyrini değiştirmedi. Konstantin babası
gibi monofizitti ve o da ikonalara karşıydı. Ancak Konstantin’in durumu sadece
inançla açıklanamaz. Konstantin’in biseksüelliği , sürekli alemler yapması gibi
unsurlar ne Ortodoks’lar ne de monofizitler tarafından hoş görülebilinecek
mevzular değildir. Ancak bunlara rağmen ikonodüllere karşı oldukça sert bir
tutum takındı ve büyük zulümler yaşattı. Bakire Meryem kültünden ve bir ismin
önüne getirilen Aziz kelimesinden tiksiniyordu. Leon’un 730’daki
kararnamesinin yeterli olmadığına inanan Konstantin, yeni bir konsil toplamak
niyetindeydi. Konsil’den çıkacak kararın monofizit düşüncenin aksi olmasını
engellemek için sadece kendisine yakın piskoposlukları bu konsile davet etti.
754’de Hiera Saray’ında toplanan konsil ikona karşıtlığı perçinledi ve tasvir
yanlısı piskoposlar aforoz edildi. Bu konsilden sonra artık Konstantin
ikonodüllerin üzerinde ki baskıları arttıracak gücü kendinde buldu ve tüm
çabası ikonaları yok etmek haline geldi.
Konstantin ömrünün son
yıllarında tamamen Arap istilalarıyla mücadele etti ve dolayısıyla artık
ikonoklazma gündemde ikinci sıraya düşmüş vaziyetteydi. 773 ve 775’te ki seferlerinden sonra aniden
hastalanıp hayatını kaybetti.
Konstantinos Kopronymos’tan sonra artık İmparatorluğun tüm kontrolü
Irene’nin eline geçti. Atina kökenli Irene sağlam bir Ortodoks’tu ve ikona
taraftarıydı. Bir çok başarısızlığına rağmen Irene’yle birlikte I.İkonoklazma
dönemi sona ermiş oldu.[4]
[4] Irene;
775 – 802, Bizans’ın ilk kadın İmparatoru.. VII. Ökümenik Konsille ikonoklazma
kaldırıldı.(787) (Bkz. NORWICH, J.J, Bizans I, s.299 – 301)
3.2 II.İKONOKLAZMA
DÖNEMİ
Kiliseyi papazlar ve üstadlara bırak ve devlet işleri ve ordu ile uğraş.
Eğer dediğimi yapmaz ve inancımı mahvetmeye yeltenirsen, bil ki bizi doğru
yoldan ayırmak için gökten melek bile inse, onun dediğini yapmayız. Hele senin
dediğini hiç yapmayız.
775’te Konstantinos Kopronymos’un ölümüyle
durulan ikonoklazma hareketi V.Leon’un tahta geçmesiyle birlikte yeniden hareketlendi.
Doğu’nun monofizit kültüründen nasibini almış, Ermeni asıllı bir imparator olan
V.Leon ikona karşıtılığını unutturmaya pekte niyetli değildi. III.Leon
fazlasıyla dindar bir adamdı ve onun tasvir karşıtlığı kolayca buna
bağlanabilirdi ancak V.Leon dine çok fazla kafa yoran bir adam değildi.
V.Leon’un ikonalarla ilgili derdi tamamen siyasiydi ve iç barışı korumaya
yönelikti. İşe öncelikle alçak yerlerde ki ikonaları kaldırtarak başladı.
726’da Leon tarafından yıkılan ve Irene döneminde yeniden yaptırılan Khalke
kapısını gözüne kestirmişti ve ilk iş tekrar burayı yıktırtmaya çabalamıştı.
V.Leon zekice bir şekilde bunu doğrudan yapmamış; sahte bir kargaşa çıkarılmış,
insanların ikonalara zarar vermesi sağlanmış ve o da gelip ikonaları kurtarmak
için indirilmesini emretmiştir. Bu hareket yeni ikonoklazmanın öncüsü olmuştur.
[5]
NORWICH, John Julius, Bizans II Yükseliş Dönemi (Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın),
s.32, Kabalcı Kitapevi, 2013
815’in paskalya ayininde kilise
meclisi Ayasofya’da toplandı. Pek tabii ki ikona yanlısı piskoposlara davetiye
ulaşmadı. Buna rağmen pek olaylı geçen meclis toplantısı sonucunda
ikonoklazmayı destekleyen bir dizi kararlar alındı. Bunun üzerine ikonoklazma
tekrar tüm imparatorluğa yayıldı. V.Leon ise ikona yanlılarına ciddi bir baskı
uygulamadı zira daha önce de değindiğim gibi kendisinin dinle pekte ilgisi
yoktu. Mevzu yapan bazı ikona yanlıları göstermelik cezalar almış olsada
bunlar toplumun geneline uygulanmadı. Başrahip Theodoros şiddetli muhalefetiyle
ön plana çıkıyordu ve göstermelik cezaların en ağırından nasibini aldı. Kendisi
üç ayrı hapse atıldı, kırbaçlandı ve sayısız acıya katlanmak zorunda kaldı.
İmparatorun bu konuda fikri ise Theodoros’un kendisinin kaşındığıydı. Hem
kendisine en sert tepkiyi gösteren oydu hem de ikona yanlılarının başını
çekiyordu. Ona karşı uygulanacak her türlü eziyet diğer ikona yanlılarını caydırmaya
yeterli olmalıydı. Buna rağmen tepkiler devam etti ancak Leon’un önceliği
devlet güvenliği ve asayişti.
815 kararıyla birlikte ikonoklazma yanlıları
iyice zıvanadan çıktı. Hiç bir korku olmadan tüm tasvirleri yakıp yıkıyorlardı.
Sanatsal açıdan bakıldığında, yirmi sekiz yılda, bir önce ki yüz yılda 61 yıl
süren ikonoklazma dönemine oranla çok daha fazla zarar verilmiştir.[6]
820
yılına gelindiğinde ise artık V.Leon’un saltanatı sona ermiştir ancak
ikonoklazma için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Elleri kanlı bir şekilde
tahta çıkan II.Mikhael tıpkı Leon gibi monofizit ve ikonoklasttır. Ancak tahta
oturduğu anda yaptığı işlerden biri de Leon’un cezalandırdığı din adamlarını
affetmek olmuştur. Michael ikonoklazmayı devam ettirmekten ziyade herkesin
belli sınırlar içerisinde kendi inancını yaşamasına odaklanmıştır. Bu durumun
getirdiği bir yenilik olarak artık ikona yanlıları ve sanatçılar daha rahattır.
İkonoklazma dönemi azalarak son bulma sürecine girmiştir.
II.Michael’in ölümüyle tahta
geçen oğlu Theophillos tahmin edilebileceği gibi babasının da etkisiyle
ikonoklasttır. Ancak onun ikonoklastlığı daha çok İslam kültürüyle
ilişkilendirilmiştir. Aslında
III.Leon’un da İslam’a çok yakın durduğu ve birebir ilişki içerisinde olduğu
düşünülse de bunların ikonoklazmayla
alası çok azdır. Theopilos’un İslamla ilişkisi onun fikirlerini ne ölçüde
etkilemiştir bu ayrı bir tartışma konusudur ancak bizim konumuzla fazla ilgili
değildir. Şu göz önünde bulundurulmalıdır; monofizit düşünce her daim Doğu’da
hakim olmuş bir düşüncedir. Hıristiyanlığın ilk doğduğu günden itibaren
destekçisi de olmuştur. Bizans İmparatorluğunda monofizitler, Ortodokslardan
sonra en yoğun desteğe sahip mezhep olmuştur. Monofizit düşünceden doğan
ikonoklazmanın ortaya çıkışı ise evet tarih bakımından İslamla paralellik
gösterse de öncesinde de var olmuş bir fikirdir. Dolayısıyla birebir
ikonoklazma ve İslam arasında ilişki kurmak mümkün değildir. Theophilos’un
İslam’a hayran bir İmparator olması onun ikonoklastlığının tek geçerli
açıklaması olamaz. Doğu kültürüyle yetişmiş ve ikonoklazma kültürüyle büyümüştür.
[6] NORWICH,
John Julius, Bizans II Yükseliş Dönemi (Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), s.36,
Kabalcı Kitapevi, 2013
Theophilos döneminde de ufak tefek cezalandırmalar olsa da ikonalara
ciddi manada bir karşı çıkma girişimi olmamıştır. Theophilos’un ikonadüllere
tepkisinin asıl sebebi ise otoritesine karşı çıkılmasıdır. Aslında V.Leon’un
büyük ölçüde din dışı sebeplerden başlattığı ikonoklazma süreci, Theophilosun
din dışı cezalandırmalarıyla son bulmuştur.
Özellikle II. İkonoklazma dönemi
üzerinde dinin etkisinin pekte fazla olmadığı gördük. Bir takım kararlarla veya
sert önlemler bitmeyip, bıçak gibi kesilip atılmayıp zaman içinde tükenerek
bitmesinin en önemli sebebide budur. İkonoklazmanın başlangıcı Müslümanlara
dayanır mı bilemem ancak bitişinin bir diğer sebebi de Müslümanlar olmuştur.
Doğuda güçlü olan monofizit düşünce, Müslümanların bu toprakları fethetmesiye
Bizans içerisinde gücünü yitirdi. İmparatorluk topraklarında her daim
ikonoklastlar var olsa bile bir daha bu denli yıkıcı olamadılar.
3.3 İKONALARIN
ZAFERİ
Theophilos’un ölümüyle iki
yaşında ki oğullarının naibesi olan Theodora gücü eline geçirdi. Theodora sıkı
bir ikonodüldü ve ikonoklazma izlerini imparatorluktan silmeye kararlıydı.
Bunun için derhal eşinin ölümünden yalnızca on dört ay sonra bir konsil
toplanmasını emretti. 843 yılında gerçekleşen konsil bir hayli olaysız ve sakin
geçti. I. İkonoklazma dönemine son veren VII. Ekümenik Konsil’in kararları
aynen onaylandı. 11 Mart günü Ayasofya’da büyük bir şükran ayini düzenlendi ve
ikonalar havaya kaldırıldı. Ancak hala ikonoklast düşünce imparatorlukta
yaygındı ki bu yüzden hızlı bir ikonolaşma hamlesi yapılmasına izin verilmedi.
İkonoklazma’nın sembolü haline gelen Khalke kapısı üzerinde ki İsa figürü
yıllar sonra yerine konulabildi. Daha önce aforoz edilen ikonoklast papazlara
asla kötü davranılmadı, ikonodül şehitler ödüllendirildi. İkonoklastların tek
tesellisi ise heykel sanatının artık gözden düşmesi oldu. Bu dönemden itibaren
ikonalar yavaş yavaş gün yüzüne çıktımaya başladı ancak patrikler ve
imparatorlar arasında ki mücadele asla bitmeyecekti...
SONUÇ:
İkonoklazma ne bir devrin ne de
bir imparatorun eseridir. İkonoklazma’nın özünü anlayabilmek sadece tarih
bilgisiyle açıklanabilinecek bir mevzu değildir. Dönemin sosyolojik koşulları,
insanların psikolojisi, siyaset, ekonomi ve pek tabi ki din ikonoklazmanın bire
bir unsurlarıdır. İkonoklazmayı iki tarih arasına sıkıştırmak önemli bir hata
olacaktır. Paganizm’in en önemli unsurları olan çeşitli tasvir ve ritüellerin
özellikle Roma kültürüyle harmanlanması ve bu yolla Roma’nın doğuda ki uzantısı
olan Bizans’a da erişmesi çokta beklenmedik bir durum değildir. Özünü
Hıristiyanlık’tan alan Bizans’ta Batı Roma’da başlamış olan Paganimz –
Hıristiyanlık sentezinin etkisi altına pek tabi ki girmiştir. Bu yüzden ortaya
çıkan Meryem, İsa, Vaftizci Yahya ve Havarilerin tasvirleri kültü daha sonra
Azizlere de uygulanmış ve bu şekilde giderek artan bir etkiye sahip olmuştur.
Maneviyatı oldukça güçlü bir
imparatorluk olan Bizans’ın bunları kolayca sahiplenmesi akla yatkındır.
Putlaşmaya karşı irili ufaklı sesler çıksada çoğunluk bunları put olarak değil
manevi bir arınma aracı, tanrının varlığının simgesi olarak görmüştür. Ancak
IV. Ekümenik Konsil’den itibaren Hıristiyan’lıkta iyice cereyan eden ayrılıkçı
düşünce özellikle Ortodoks ve monofizit düşüncelerin ağırlık kazanmasına
sebebiyet vermiştir. İsa’nın doğası üzerine çıkan ayrılıktan doğan bu iki
düşünce zamanla Bizans içersinde mezhepleşmiş, Patriklerin kişisel hırslarıyla
harmanlanan fikir mensupları adeta taraftar grupları gibi ayrışmıştır.
İmparatorlarında bu düzeneğe alet olması, oldum olası kendilerini dini bir
lider olarak görmeleri ve ısrarla bir tarafa mensup olma çabaları ikonodül ve
ikonoklast düşüncelerin bir devlet meselesi haline gelmesine sebebiyet
vermiştir. Git gide artan gerilim III.Leon İmparatorluğunda artık boyut
değiştirmiş, taht kavgasına dönüşmüştür. Doğu’nun maneviyatını arkasına alan
monofizitler bu dönemle birlikte Batı’nın Pagan etkisini soyutlamış ve
ikonaları tamamen putlaştırmışlardı. Bununla birlikte artık ikonalar devletin
en önemli meselesi olmuştur ve yok edilmeleri gerekmiştir. III.Leon’un tutumu
birebir dinle ilişkilendirilebilir hatta I. İkonoklazma dönemini neredeyse
tamamen dini sebeplidir diyebiliriz. V.Leon’la birlikte gelişen II. İkonoklazma
dönemi ise büyük ölçüde siyasi boyutludur. Hem İmparatorlukta güçlenen tarafı
tutup gücünü arttırmak adına hem de zaten arkadan esen rüzgarı karşıya almamak
adına ikonoklast düşünce tekrardan dillendirilmiştir. Ancak Theophilos’la
birlikte artık rüzgar dinmeye başladığında fikirler de erimiş, ikonoklazma
kendiğinden ortadan kalkmaya yüz tutmuştur.
İkonaların tekrar ortaya çıkışı
Ortodoksların monofizitlere, Paganizm’in İslamiyet ve Yahudiliğe, Batı’nın
Doğu’ya karşı zaferi olmuştur. İkonoklazmanın derdinin sanat veya sanatçıyla
değil, putla olduğunu her daim göz önünde bulundurmak gerekir..
KAYNAKÇA:
1- SİVRİOĞLU Töre, ‘’Bizans Devletinde Kilise – Devlet Çatışmasının
Toplumsal Nedenleri ve Tarafları’’, Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları
Dergisi, S.18, s.64 – 75, 2012.
2- ATİYA Aziz, Doğu Hıristiyanlığı Tarihi, (Çeviren:Nurettin Hiçyılmaz),
Doz Yayınları, İstanbul 2005.
3- ÇOBAN, Bekir Zakir, ‘’Bizans İkonoklazmının Nedenleri ve İslam Etkisi
Tartışması’’, Dinbilimleri
Akademik Araştırma Dergisi, S. 4, s. 118 – 145, 2008.
4- GREGORY, Timothy E. Bizans Tarihi, (Çeviren Esra Ermert), YKY
Yayınları, İstanbul, 2008.
5- LEVTCHENKO, M. V. , Bizans
Tarihi, (Çeviren Maide Selen), Doruk Yayımcılık, İstanbul, 2007.
6- NORWICH, John Julius, Bizans
II Yükseliş Dönemi (Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın) , Kabalcı Kitapevi,
2013.
7- NORWICH, John Julius, Bizans
I Erken Dönem(Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), Kabalcı Kitapevi, 2013.
YAZAR: Legatus Legionis