24 Mart 2015 Salı

İKONOKLAZMA

                       İKONOKLAZMA





GİRİŞ

  İkonoklazma 8.yy ilk çeyreğinden itibaren ortaya çıkıp 9.yy ortalarına kadar süre gelen bir dönemdir. Türkçe karşılığı tasvir kırıcılık olarak adlandırılan bu mevzu Bizans tarihinin en önemli meselelerinden biridir. Yaşanan olaylar ve etkileri sadece ortaya çıktığı dönemi değil öncesini ve sonrasını kapsamaktadır. Daha çok bu dönem olayları üzerinde duracak olsam da öncesi ve Bizans’ı bu sürece iten nedenleri de göz önünde bulunduracağım. 
  Hıristiyanlık uzun yıllar paganizmle mücadele etmiştir ancak onun adetlerinden arınamamıştır. Çeşitli tasvirlere saygı gösterme, mum ve tütsü yakma gibi çeşitli putperest adetler Hıristiyanlığa uyarlanmıştır. Ostrogorsky’nin belirttiği üzere, “Hıristiyan Bizans ne putperest sanatından ne de putperest hikmetinden nefret eder… Grek kültürü, bütün devreleri için onların fikir hayatlarının temeli olarak kalmıştır.” (ÇOBAN, Bekir Zahir, 2008, s.123 – 124)

  Bizans Hıristiyanlığın’ın ilk tasvirlerinin ortaya çıkışı olarak IV.yy Konstansinopolis’i gösterilebilir. Dolayısıyla ikona karşıtlığı da sadece III.Leon’a mal edilemez. Henüz Roma dönemi Hıristiyanlığın da bile tartışma konusu olan ikonaların, Konstantin başkentinde yaygınlaşmasıya anında benimsendiği düşünülemez. Çeşitli dönemlerde ikonalara karşı öfkenin oluştuğu, VI.yy’da Urfa ve ve Antakya da ikonaların tahrip edildiği bilinmektedir.


  İkonoklast düşüncenin temelini IV. Ökümenik konsile dayandırmak gerekir. Bu konsilden sonra ortaya çıkan monofizit inanç sistemi yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş ve ikonoklazmanın doğumuna sebebiyet vermiştir. VIII.yy’a kadar artçılarını gösteren bu düşünce İmparator Philippicos Bandares’le bir tehdit haline gelmiş ve III.Leon’un da açıkça destek verip yaptırımlar uygulamasıyla büyük bir depreme sebebiyet vermiştir. 


  Bizans dönemine ait en nezih sanatsal verilerin yok edildiği bu süreç kendi içinde de I. ve II. İkonoklazma dönemi olarak ayrılmıştır. II. İkonoklazma dönemininde III.Leon’un adaşı V.Leon tarafından gerçekleştirilmesi ilginçtir. Daha ilginç olanı ise bu iki imparatorun da doğu asıllı olmasıdır.[1] Monofizit inanç sistemi ve ikonoklazma ile Doğu’nun ilişkisi tartışılmazdır. Bulunduğumuz coğrafyanın hiç bitmeyen mevzusu Doğu – Batı ilişkisi Bizans’ta dahi süregelmiş ve kendini bu şekilde göstermiştir.
  İkonoklazma ne tek başına bir dinin meselesidir ne de sadece sanat tarihinin bir hüznü.. İkonoklazma içersinde kültürel, siyasi, dini ve ekonomik bir çok sebebin bulunduğu bir süreçtir. Bu süreç sonunda elbette ki birileri kazanmış, birileri kaybetmiştir. Toplumun hemen hemen her kesiminin bir fikir ortaya koyduğu ve en hassas olduğu konu üzerinden türetilmiş ve kendince haklı sebeplere oturtulmuş toplumsal bir dramdır. Tarafsız bir gözle bakıldığında “Bizans’ın ayıbı” olarak görülen bu mevzu aslında çok yanlış temeller üzerine oturtulmamış ve dönemin şartları içerisinde çokta haksız bir fikirmiş izlenimi vermemekte.  Az önce belirttiğim gibi monofizit düşünce temelinde oluşan bu süreç’in en haklı dayanağı Eski Ahit'teki On Emir'den ikincisidir.[2]



[1] III.Leon, Isauralı olarak tanınırdı, kökeni Kommagene bölgesinde ki eski Roma şehri Germenicia’ya  (Maraş) dayanıyordu. V.Leon ise Ermeni asıllıydı.
[2]Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.” (http://tr.wikipedia.org/wiki/On_Emir, 21.03.15)




2.DİN VE DEVLET
  Bizans İmparatorluğun da ki temel çatışma unsuru bir sosyal statü unsurundan ziyade daha çok devlet ile kilise arasında gerçekleşmiş ve yüzyıllar boyunca bu çatışma durmak bilmeksizin devam etmiştir. Devlet uzun süre feodalleşmenin önünde durmakla beraber kilisenin yetkilerini ve sorumluluklarını sınırlandırmaya çalışmıştır. Bizansın temel iç meselesi Ortodoksluk ve yerel patriklerin ortaya attığı fikirler olagelmiştir. Bizans dönemi en önemli dini merkezler Roma, İstanbul, Antakya ve İskenderiye’dir. Bu bölgelerden çıkan patrikler her zaman bir rekabet içerisinde olmuş ve dini meselelerin siyasetin bir numaralı gündem maddesi olmasına neden olmuştur. Bu nedendir ki imparatorlar çoğu zaman dini bir kimliğe bürünmüş, bir taraf tutmuş ve hatta öğretiyle ilgili kararlar almıştır. İmparatorun emriyle Ekümenik Konsiller toplanış ve ruhbanların tek bir fikirde toplanması amacıyla yoğun çabalar harcanmıştır. İmparatorun hangi fikirden yana görüş bildireceğini inançtan çok inancın arkasında ki destek belirlemiştir.
 
  Patrikler arasında ki temel sorun İsa’nın doğasıyla ilgilidir. Tartışma IV. Ekümenik konsile dayandırılamaktadır. Bu konsilde İsa’nın çift doğalı olduğu yani tanrı ve insan özelliklerinin ayrı ayrı var olduğu fikri kabul edilmiştir. Bu görüş en büyük desteğini tartışmasız İmparator I.Justinianus’tan almış ve zamanla Ortodoks’luk mezhebine evrilmiştir. Antakya piskoposluğu bu fikre karşı çıkmış ve monofizit düşünceyi benimsemiştir. Bu görüş İsa’nın hem tanrı hemde insan formunun aynı anda tek bünyede topladığını savunur ve zaman zaman bazı İmparatorlar bu fikre destek verse de genellikle kendilerine karşı çıkılmış ve yoğun baskı altında kalmışlardır. Genel olarak Ortodoksluk; Balkanlar ve Batı Anadolu da, Monofizitlik; Doğu Anadolu (Ermenistan), Suriye ve Mısır’da yaygınlaşmıştır. 


                                İKONOKLAZMA



3.1 I.İKONOKLAZMA DÖNEMİ

   Altıncı yüzyıl ile yedinci yüzyılda imparatorluğun varlığını tehdit eden en önemli unsur yönetimdeki istikrarsızlık idi. Karanlık çağ diye adlandırılan bu dönemde Bizans mali ve askeri bakımdan çökmüş ve üstüne üstelik doğuda İranlılarla, kuzey ve kuzeybatıda Slavlar, Bulgarlar ve Avarlarla, batıda ise Roma’yı istila eden Lombardlarla sorunları vardı. (Levtchenko, 2007, 118 – 119)

   Araplarla mücadeleler sonucu Bizans Doğu topraklarının büyük bir bölümünü kaybetti. İmparatorluk makamının sahibi sürekli değişiyordu. Bunlara rağmen kilise hala güçlü ve zengin bir konumdaydı. Dolayısıyla bu durum kilisenin gücünü daha da arttırdı ve imparatorlar kiliseyle daha sert bir mücadeleye girmek durumunda kaldı. Böyle bir dönemde tahta çıkan III.Leon adını Bizans tarihine yazmak istedi ve bir çok başarısına rağmen en karanlık lekesi; İkonoklazma ile hatırlanıcaktı.

   İkonoklazmanın ilk belirtileri Ermeni asıllı Philippicos Bardanes döneminde ortaya çıktı. Daha öncesinde de ikona karşıtı monofizitler vardı ancak imparatordan korktukları için çok fazla ses çıkaramazlardı. Bardanes ise monofizitliğe meylediyordu ancak bunu olabildiğince gizlemeye çalışmıştı. VI. Ökümenik konsilin kararlarını reddetti ve bu konsili tasvir eden resimleri ve Milion Kapısında ki  yazılı levhayı kaldırttı. Papa Konstantinus buna büyük bir tepki gösterdi ve misilleme olarak Aziz Petrus Bazilikasının duvarlarına konsilleri betimleyen resimler yaptırdı. Bu Papa ve İmparator arasında ki ilk sürtüşme pek tabi ki değildi ancak ikona açısından yaklaşınca ikonoklazmanın kıvılcımları olarak kabullenildi. Neyse ki  713 yılında Bardanes tahtta on dokuz ay kaldıktan sonra askerleri tarafından gözleri çıkarılarak öldürüldü.

     Yine bir darbeyle son bulan kısa bir II.Anastasius döneminden sonra tahta III. Thedosius çıktı. III.Thedosius’la ilgili bizi ilgilendiren kısım Leon ile ilgilidir. İkonoklazmanın imparatoru Leon ilk olarak karşımıza bu dönemde çıkar. Anadolu’nun valisiyken Arap’larla kurduğu iyi ilişkilerin sonucunda kendisinde isyan edecek gücü buldu ve Konstantinopolis’i kuşattı. 717 yılında III.Thedosius, oğulları ve kendisinin hayatları garanti altına alınırsa tahtı bırakabileceğini söyledi. Bundan sonra yeni imparator III.Leon olacaktı.

   Leon dönemi siyasi olaylarına çok fazla değinmeye gerek görmüyorum. Leon hem mali hem de askeri konularda oldukça başarılı bir imparatordu ve İkonoklazma yaşanmasaydı büyük ihtimal saygıyla anılacaktı. Leon’un tahta çıktığı ilk yıllarda ne kadar monofizit olduğu tartışmalıdır. Konstantinopolis kuşatması sırasında Hodegetria Meryem portresini surlar boyunca dolaştırtığı ve halkı böyle motive ettiği rivayet edilir. Bu durum ikonalara karşı duruşunun papazların baskısı sonucu ortaya çıktığını düşündürmektedir.  Artık Leon ikonodüllerin (İkona yücelteneler) Musa’nın Emirlerine karşı geldiklerini düşünüyordu.
  Leon’un resmen ikonoklazmayı başlattığı olay ise tartışmasız Khalke kapısı levhalarının üzerinde ki imparator mozaik ve heykellerin tahrip edilmesidir. Procopius bize bunu; “uzun kemerli bir binaydı. İçi çok renkli mermer levhalarla kaplıydı ve üzerinde Justinianus ve Belisarius’un zaferlerini ve İtalya’da ve Libya’nın çeşitli şehirlerini ele geçirişlerini tasvir eden bir dizi mozaik yer almaktaydı. Ortasını tamamen kaplayan mozaikte imparator ve Theodora’nın önlerinde bağlanmış olarak duran Got ve Vandal Kralları ve her iki yanlarında vakarla dikilen senatoyla birlikte resmedilmişti. Duvarda boylu boyunca kadim imparatorların ; dışardan binaya adını veren muazzan tunçtan kapıların üstünde İsa’nın kocaman, altından bir ikonu yükselmekteydi.” diyerek tarif eder.[3] Bu olaya halk büyük tepki göstermiştir.  Kutsal nesnelere yapılan bu saygısızlık haberi yayıldıkça halk daha çok öfkelendi ve askeri ayaklanmalar baş gösterdi.  Bu hareketten tek memnun olan Doğulu piskoposlar olduğu aşikardı ancak Batılı Papa ve tebaası öfkelerini açıkça ortaya koymuştu. Batıda olaylar o kadar büyümüştü ki Venedikliler kendi imparatorlarını seçip bağımsızlıklarını dahi ilan ettiler.

   Leon kararından hiçbir şekilde geri dönmüyordu. Daha ortada ferman yokken sadece Khalke kapısı üzerinde ki ikonaların yıkılması bile halkı isyana getirmişti ancak Leon yetinmemişti. 3 yıl boyunca hem Doğu hem de Batı piskoposluklarıyla orta yolu bulmaya çalıştı ancak bunu başaramadı. Bunun üzerine 730 yılında ikonalara karşı ilk ve son fermanını çıkardı. Tüm kutsal tasvirler imha edilecek ve karşı çıkanlar cezalandırılacaktı. Doğuda keşişler kutsal ikonaları bir şekilde saklamaya çalışırken, batıda  Papa Gregorius iki mektupla Leon’a tepki gösterdi ve ikona düşmanlığını mahkum etti. Leon 18 Haziran 741’de öldüğünde ardında, Arap düşmanlarına karşı nihayet güven içinde olmakla birlikte, tarihte hiç olmadığı kadar umutsuzca bölünmüş bir imparatorluk bırakacaktı. (NORWICH, John Julius, 2013, s.290)



[3] NORWICH, John Julius, Bizans I Erken Dönem(Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), s.289, Kabalcı Kitapevi, 2013


 Tahta oğlu Konstantinos Kopronymos’un geçmesi de ikonoklazmanın seyrini değiştirmedi. Konstantin babası gibi monofizitti ve o da ikonalara karşıydı. Ancak Konstantin’in durumu sadece inançla açıklanamaz. Konstantin’in biseksüelliği , sürekli alemler yapması gibi unsurlar ne Ortodoks’lar ne de monofizitler tarafından hoş görülebilinecek mevzular değildir. Ancak bunlara rağmen ikonodüllere karşı oldukça sert bir tutum takındı ve büyük zulümler yaşattı. Bakire Meryem kültünden ve bir ismin önüne getirilen Aziz kelimesinden tiksiniyordu. Leon’un 730’daki kararnamesinin yeterli olmadığına inanan Konstantin, yeni bir konsil toplamak niyetindeydi. Konsil’den çıkacak kararın monofizit düşüncenin aksi olmasını engellemek için sadece kendisine yakın piskoposlukları bu konsile davet etti. 754’de Hiera Saray’ında toplanan konsil ikona karşıtlığı perçinledi ve tasvir yanlısı piskoposlar aforoz edildi. Bu konsilden sonra artık Konstantin ikonodüllerin üzerinde ki baskıları arttıracak gücü kendinde buldu ve tüm çabası ikonaları yok etmek haline geldi.  

   Konstantin ömrünün son yıllarında tamamen Arap istilalarıyla mücadele etti ve dolayısıyla artık ikonoklazma gündemde ikinci sıraya düşmüş vaziyetteydi.  773 ve 775’te ki seferlerinden sonra aniden hastalanıp hayatını kaybetti.  Konstantinos Kopronymos’tan sonra artık İmparatorluğun tüm kontrolü Irene’nin eline geçti. Atina kökenli Irene sağlam bir Ortodoks’tu ve ikona taraftarıydı. Bir çok başarısızlığına rağmen Irene’yle birlikte I.İkonoklazma dönemi sona ermiş oldu.[4]



[4] Irene; 775 – 802, Bizans’ın ilk kadın İmparatoru.. VII. Ökümenik Konsille ikonoklazma kaldırıldı.(787) (Bkz. NORWICH, J.J, Bizans I, s.299 – 301)



3.2 II.İKONOKLAZMA DÖNEMİ

Kiliseyi papazlar ve üstadlara bırak ve devlet işleri ve ordu ile uğraş. Eğer dediğimi yapmaz ve inancımı mahvetmeye yeltenirsen, bil ki bizi doğru yoldan ayırmak için gökten melek bile inse, onun dediğini yapmayız. Hele senin dediğini hiç yapmayız.
Studios Manastırı Başrahibi Theodoros’un İmparator Leon’a sözleri 815[5]
  775’te Konstantinos Kopronymos’un ölümüyle durulan ikonoklazma hareketi V.Leon’un tahta geçmesiyle birlikte yeniden hareketlendi. Doğu’nun monofizit kültüründen nasibini almış, Ermeni asıllı bir imparator olan V.Leon ikona karşıtılığını unutturmaya pekte niyetli değildi. III.Leon fazlasıyla dindar bir adamdı ve onun tasvir karşıtlığı kolayca buna bağlanabilirdi ancak V.Leon dine çok fazla kafa yoran bir adam değildi. V.Leon’un ikonalarla ilgili derdi tamamen siyasiydi ve iç barışı korumaya yönelikti. İşe öncelikle alçak yerlerde ki ikonaları kaldırtarak başladı. 726’da Leon tarafından yıkılan ve Irene döneminde yeniden yaptırılan Khalke kapısını gözüne kestirmişti ve ilk iş tekrar burayı yıktırtmaya çabalamıştı. V.Leon zekice bir şekilde bunu doğrudan yapmamış; sahte bir kargaşa çıkarılmış, insanların ikonalara zarar vermesi sağlanmış ve o da gelip ikonaları kurtarmak için indirilmesini emretmiştir. Bu hareket yeni ikonoklazmanın öncüsü olmuştur.




[5] NORWICH, John Julius, Bizans II Yükseliş Dönemi (Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), s.32, Kabalcı Kitapevi, 2013
  
  815’in paskalya ayininde kilise meclisi Ayasofya’da toplandı. Pek tabii ki ikona yanlısı piskoposlara davetiye ulaşmadı. Buna rağmen pek olaylı geçen meclis toplantısı sonucunda ikonoklazmayı destekleyen bir dizi kararlar alındı. Bunun üzerine ikonoklazma tekrar tüm imparatorluğa yayıldı. V.Leon ise ikona yanlılarına ciddi bir baskı uygulamadı zira daha önce de değindiğim gibi kendisinin dinle pekte ilgisi yoktu. Mevzu yapan bazı ikona yanlıları göstermelik cezalar almış olsada bunlar toplumun geneline uygulanmadı. Başrahip Theodoros şiddetli muhalefetiyle ön plana çıkıyordu ve göstermelik cezaların en ağırından nasibini aldı. Kendisi üç ayrı hapse atıldı, kırbaçlandı ve sayısız acıya katlanmak zorunda kaldı. İmparatorun bu konuda fikri ise Theodoros’un kendisinin kaşındığıydı. Hem kendisine en sert tepkiyi gösteren oydu hem de ikona yanlılarının başını çekiyordu. Ona karşı uygulanacak her türlü eziyet diğer ikona yanlılarını caydırmaya yeterli olmalıydı. Buna rağmen tepkiler devam etti ancak Leon’un önceliği devlet güvenliği ve asayişti.
  815 kararıyla birlikte ikonoklazma yanlıları iyice zıvanadan çıktı. Hiç bir korku olmadan tüm tasvirleri yakıp yıkıyorlardı. Sanatsal açıdan bakıldığında, yirmi sekiz yılda, bir önce ki yüz yılda 61 yıl süren ikonoklazma dönemine oranla çok daha fazla zarar verilmiştir.[6] 

820 yılına gelindiğinde ise artık V.Leon’un saltanatı sona ermiştir ancak ikonoklazma için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Elleri kanlı bir şekilde tahta çıkan II.Mikhael tıpkı Leon gibi monofizit ve ikonoklasttır. Ancak tahta oturduğu anda yaptığı işlerden biri de Leon’un cezalandırdığı din adamlarını affetmek olmuştur. Michael ikonoklazmayı devam ettirmekten ziyade herkesin belli sınırlar içerisinde kendi inancını yaşamasına odaklanmıştır. Bu durumun getirdiği bir yenilik olarak artık ikona yanlıları ve sanatçılar daha rahattır. İkonoklazma dönemi azalarak son bulma sürecine girmiştir.
  II.Michael’in ölümüyle tahta geçen oğlu Theophillos tahmin edilebileceği gibi babasının da etkisiyle ikonoklasttır. Ancak onun ikonoklastlığı daha çok İslam kültürüyle ilişkilendirilmiştir.   Aslında III.Leon’un da İslam’a çok yakın durduğu ve birebir ilişki içerisinde olduğu düşünülse  de bunların ikonoklazmayla alası çok azdır. Theopilos’un İslamla ilişkisi onun fikirlerini ne ölçüde etkilemiştir bu ayrı bir tartışma konusudur ancak bizim konumuzla fazla ilgili değildir. Şu göz önünde bulundurulmalıdır; monofizit düşünce her daim Doğu’da hakim olmuş bir düşüncedir. Hıristiyanlığın ilk doğduğu günden itibaren destekçisi de olmuştur. Bizans İmparatorluğunda monofizitler, Ortodokslardan sonra en yoğun desteğe sahip mezhep olmuştur. Monofizit düşünceden doğan ikonoklazmanın ortaya çıkışı ise evet tarih bakımından İslamla paralellik gösterse de öncesinde de var olmuş bir fikirdir. Dolayısıyla birebir ikonoklazma ve İslam arasında ilişki kurmak mümkün değildir. Theophilos’un İslam’a hayran bir İmparator olması onun ikonoklastlığının tek geçerli açıklaması olamaz. Doğu kültürüyle yetişmiş ve ikonoklazma kültürüyle büyümüştür.




[6] NORWICH, John Julius, Bizans II Yükseliş Dönemi (Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), s.36, Kabalcı Kitapevi, 2013


   Theophilos döneminde de ufak tefek cezalandırmalar olsa da ikonalara ciddi manada bir karşı çıkma girişimi olmamıştır. Theophilos’un ikonadüllere tepkisinin asıl sebebi ise otoritesine karşı çıkılmasıdır. Aslında V.Leon’un büyük ölçüde din dışı sebeplerden başlattığı ikonoklazma süreci, Theophilosun din dışı cezalandırmalarıyla son bulmuştur.

   Özellikle II. İkonoklazma dönemi üzerinde dinin etkisinin pekte fazla olmadığı gördük. Bir takım kararlarla veya sert önlemler bitmeyip, bıçak gibi kesilip atılmayıp zaman içinde tükenerek bitmesinin en önemli sebebide budur. İkonoklazmanın başlangıcı Müslümanlara dayanır mı bilemem ancak bitişinin bir diğer sebebi de Müslümanlar olmuştur. Doğuda güçlü olan monofizit düşünce, Müslümanların bu toprakları fethetmesiye Bizans içerisinde gücünü yitirdi. İmparatorluk topraklarında her daim ikonoklastlar var olsa bile bir daha bu denli yıkıcı olamadılar.



3.3 İKONALARIN ZAFERİ

  Theophilos’un ölümüyle iki yaşında ki oğullarının naibesi olan Theodora gücü eline geçirdi. Theodora sıkı bir ikonodüldü ve ikonoklazma izlerini imparatorluktan silmeye kararlıydı. Bunun için derhal eşinin ölümünden yalnızca on dört ay sonra bir konsil toplanmasını emretti. 843 yılında gerçekleşen konsil bir hayli olaysız ve sakin geçti. I. İkonoklazma dönemine son veren VII. Ekümenik Konsil’in kararları aynen onaylandı. 11 Mart günü Ayasofya’da büyük bir şükran ayini düzenlendi ve ikonalar havaya kaldırıldı. Ancak hala ikonoklast düşünce imparatorlukta yaygındı ki bu yüzden hızlı bir ikonolaşma hamlesi yapılmasına izin verilmedi. İkonoklazma’nın sembolü haline gelen Khalke kapısı üzerinde ki İsa figürü yıllar sonra yerine konulabildi. Daha önce aforoz edilen ikonoklast papazlara asla kötü davranılmadı, ikonodül şehitler ödüllendirildi. İkonoklastların tek tesellisi ise heykel sanatının artık gözden düşmesi oldu. Bu dönemden itibaren ikonalar yavaş yavaş gün yüzüne çıktımaya başladı ancak patrikler ve imparatorlar arasında ki mücadele asla bitmeyecekti...


  SONUÇ:

  İkonoklazma ne bir devrin ne de bir imparatorun eseridir. İkonoklazma’nın özünü anlayabilmek sadece tarih bilgisiyle açıklanabilinecek bir mevzu değildir. Dönemin sosyolojik koşulları, insanların psikolojisi, siyaset, ekonomi ve pek tabi ki din ikonoklazmanın bire bir unsurlarıdır. İkonoklazmayı iki tarih arasına sıkıştırmak önemli bir hata olacaktır. Paganizm’in en önemli unsurları olan çeşitli tasvir ve ritüellerin özellikle Roma kültürüyle harmanlanması ve bu yolla Roma’nın doğuda ki uzantısı olan Bizans’a da erişmesi çokta beklenmedik bir durum değildir. Özünü Hıristiyanlık’tan alan Bizans’ta Batı Roma’da başlamış olan Paganimz – Hıristiyanlık sentezinin etkisi altına pek tabi ki girmiştir. Bu yüzden ortaya çıkan Meryem, İsa, Vaftizci Yahya ve Havarilerin tasvirleri kültü daha sonra Azizlere de uygulanmış ve bu şekilde giderek artan bir etkiye sahip olmuştur.

  Maneviyatı oldukça güçlü bir imparatorluk olan Bizans’ın bunları kolayca sahiplenmesi akla yatkındır. Putlaşmaya karşı irili ufaklı sesler çıksada çoğunluk bunları put olarak değil manevi bir arınma aracı, tanrının varlığının simgesi olarak görmüştür. Ancak IV. Ekümenik Konsil’den itibaren Hıristiyan’lıkta iyice cereyan eden ayrılıkçı düşünce özellikle Ortodoks ve monofizit düşüncelerin ağırlık kazanmasına sebebiyet vermiştir. İsa’nın doğası üzerine çıkan ayrılıktan doğan bu iki düşünce zamanla Bizans içersinde mezhepleşmiş, Patriklerin kişisel hırslarıyla harmanlanan fikir mensupları adeta taraftar grupları gibi ayrışmıştır. İmparatorlarında bu düzeneğe alet olması, oldum olası kendilerini dini bir lider olarak görmeleri ve ısrarla bir tarafa mensup olma çabaları ikonodül ve ikonoklast düşüncelerin bir devlet meselesi haline gelmesine sebebiyet vermiştir. Git gide artan gerilim III.Leon İmparatorluğunda artık boyut değiştirmiş, taht kavgasına dönüşmüştür. Doğu’nun maneviyatını arkasına alan monofizitler bu dönemle birlikte Batı’nın Pagan etkisini soyutlamış ve ikonaları tamamen putlaştırmışlardı. Bununla birlikte artık ikonalar devletin en önemli meselesi olmuştur ve yok edilmeleri gerekmiştir. III.Leon’un tutumu birebir dinle ilişkilendirilebilir hatta I. İkonoklazma dönemini neredeyse tamamen dini sebeplidir diyebiliriz. V.Leon’la birlikte gelişen II. İkonoklazma dönemi ise büyük ölçüde siyasi boyutludur. Hem İmparatorlukta güçlenen tarafı tutup gücünü arttırmak adına hem de zaten arkadan esen rüzgarı karşıya almamak adına ikonoklast düşünce tekrardan dillendirilmiştir. Ancak Theophilos’la birlikte artık rüzgar dinmeye başladığında fikirler de erimiş, ikonoklazma kendiğinden ortadan kalkmaya yüz tutmuştur.

  İkonaların tekrar ortaya çıkışı Ortodoksların monofizitlere, Paganizm’in İslamiyet ve Yahudiliğe, Batı’nın Doğu’ya karşı zaferi olmuştur. İkonoklazmanın derdinin sanat veya sanatçıyla değil, putla olduğunu her daim göz önünde bulundurmak gerekir.. 

                                          KAYNAKÇA:


1- SİVRİOĞLU Töre, ‘’Bizans Devletinde Kilise – Devlet Çatışmasının Toplumsal Nedenleri  ve Tarafları’’, Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, S.18, s.64 – 75, 2012.

2- ATİYA Aziz, Doğu Hıristiyanlığı Tarihi, (Çeviren:Nurettin Hiçyılmaz), Doz Yayınları, İstanbul 2005.

3- ÇOBAN, Bekir Zakir, ‘’Bizans İkonoklazmının Nedenleri ve İslam Etkisi Tartışması’’, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, S. 4, s. 118 – 145, 2008.

4- GREGORY, Timothy E. Bizans Tarihi, (Çeviren Esra Ermert), YKY Yayınları, İstanbul, 2008.

5- LEVTCHENKO, M. V. , Bizans Tarihi, (Çeviren Maide Selen), Doruk Yayımcılık, İstanbul, 2007.

6- NORWICH, John Julius, Bizans II Yükseliş Dönemi (Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın) , Kabalcı Kitapevi, 2013.

7- NORWICH, John Julius, Bizans I Erken Dönem(Çeviri: RİEGEL, Selen Hırçın), Kabalcı Kitapevi, 2013.

8-On Emir,  http://tr.wikipedia.org/wiki/On_Emir adresinden alındı.






YAZAR: Legatus Legionis













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder